derece — is., Ar. derece 1) Bir süreç içindeki durumlardan her biri, basamak, aşama, rütbe, mertebe Hukuk tahsilini Paris te bitirmiş, birinci derece diploma almıştı. Ö. Seyfettin 2) e. Denli, kadar Beyoğlu nda bu derece itibar görmemişti. E. E. Talu 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
derece — (A.) [ ﻪﺝرد ] 1. derece. 2. aşama. 3. kat. 3. miktar … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
derece derece — sf. 1) Farklı farklı, değişik Böyle kabul etmeyenin sürgünden ipe kadar derece derece ağır cezaları vardır. F. R. Atay 2) zf. Azar azar, yavaş yavaş, tedricen Işıkları derece derece karartır, öyle giderdi. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
DERECE — (C.: Derecât) Yukarıya çıkacak basamak. * Dairenin bölündüğü dilim. 360 kısmın beheri ki, açıları ölçmeye yarar. * Termometrenin bölündüğü kısımların beheri. Mertebe, paye. * Miktar, rütbe … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
derece almak (veya yapmak) — başarı göstererek ödül kazanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
DERECE-İ HARARET — Isı derecesi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
DERECE-İ SÜLLEM — Merdiven basamağı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
DERECE-İ ŞUHUD — İmanı ve mânevi hakikatları, mânevi terakki yoluyla görmek seviyesinde olan iman mertebesi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
bir derece — zf. Biraz Bu sıcak bir derece çekilir. Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bir dereceye kadar … Çağatay Osmanlı Sözlük
son derece — sf. Pek çok, çok fazla Numaralı maroken koltukları, yataklı vagon gibi önceden kiralanan lüks otokarlardan, minimini kaptıkaçtılara kadar son derece zengin çeşitler. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
KURB-İ DERECE — Ölen bir kimseye yakınlık derecesi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük